top of page
Yazarın fotoğrafıSamet Çelik

COVID-19 Sonrası Dünyayı Neler Bekliyor?

Samet Çelik / Ordu

Kaynak: Amjad Rasmi


Tüfek, mikrop ve çelik… 

İnsanlık tarihini şekillendiren, yüzlerce yıldır bu üç kelimenin temsil ettiği alanlarda yaşanan gelişmelerdir; yıkıcı bir mikropla ilk kez karşılaşmıyoruz…


Sanayi Devrimi ile birlikte ortaya çıkan iktisadi büyüme, teknolojik ilerleme, sömürgecilik yarışı ve tüketim, gezegenimizin kaynaklarını sorumsuzca kullanmamıza; son 200 yılda hızla artan nüfus ve şehirleşme, üretim ve tüketim ihtiyaçlarını karşılamak için geliştirilen yöntemler, ekolojik dengenin bozulmasına ve başka zorlu sorunlarla yüzleşmemize neden oldu.


Berlin Duvarı’nın yıkılışından beri bir türlü dengesini bulamayan Dünya, insanların doyumsuz ihtiyaçlarının neden olduğu çalkantılı bir süreç yaşıyor. Bölgesel çatışmalar, terör olayları, “büyük hayaller” peşinde koşan liderler, silahlanma yarışı, sonsuz iktisadi büyüme fantezisi ve bunu canlı tutmak için ısrarla körüklenen tüketim, gezegenimizin kaynaklarının artan bir şiddetle sömürülmesi, bunun neticesinde ortaya çıkan gelir dağılımı adaletsizliği, çevresel felaketler, egemenlerin çıkarlarına hizmet etmekten başka bir işe yaramayan ve büyük krizlerde etkisiz kalan küresel yönetişim mekanizmaları, kitlesel göç hareketleri, hastalıklar, açlık, temiz suya erişimde yaşanan büyük sorunlar vesaire.


Yukarıda sıraladıklarım, insanın neden halen ilkel bir tür olduğunu idrak etmemiz için yeterli olur sanırım. Kudretimizin her şeye yeteceğine inancımız o kadar şişik ki, gezegenimizin kaynaklarını bencilce tüketmekten çekinmiyor, utanmıyoruz. Neticede doğa, bizden intikamını almak için çeşitli enstrümanlarını devreye sokuyor. İşte bugün içinde bulunduğumuz pandemi bunlardan biri: ancak elektron mikroskobu ile görülebilen küçücük bir virüs, kendini gezegenin hakimi sanan kibirli insanlığı esas duruşa geçirdi…



Covid-19 küresel salgını ile dünyada ortaya çıkan manzara gösterdi ki, küresel bir savaşın içindeyiz. Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere birçok ülkenin sağlık sistemi çöktü, siyasi birliklerin üye destek mekanizmaları felç oldu, halklar panik içinde evlere kapandı, İtalya Başbakanı durumun İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük kriz olduğunu ifade etti, ordular sokaklara indi, semavi dinlerin kutsal mekanları ve ülkelerin sınırları içindeki ibadethaneler kapatıldı…


Artık bildiğimiz dünyanın sonuna geldik, bir süredir sancılarını gözlemlediğimiz paradigma değişimi pandeminin etkisiyle hızlanacak gibi görünüyor: Küresel yönetişim mekanizmalarını işlevsel hale getirmek kısa vadede mümkün görünmüyor, bu yüzden devletlerin salgına ilk tepkileri içe kapanmak oldu. Pandemi süresince bir yandan ulusal sınırlar içinde mücadele etme motivasyonu sürecek, diğer taraftan sağlık, gıda tedariği gibi az sayıdaki temel alanda yeni küresel işbirliği olanakları aranacaktır. Ancak bu belirsizlik ortamı uluslararası ilişkilerde tansiyonu yükseltme ve sıcak çatışmaları tetikleme potansiyeline sahip.



Virüs çok hızlı yayılıyor; bunu doğal bir pandemi olarak görmenin, yani sadece tıbbi yöntemleri kullanarak çözüm üretmeye çalışmanın, süreci yönetmek için yetersiz kalacağına dair emareler var. Dolayısıyla orduların ve istihbarat teşkilatlarının sahada daha aktif olacağını beklemeliyiz.


Uğraşmak zorunda olduğumuz diğer önemli konu pandeminin ekonomik etkileridir. Dünya, 1929 Büyük Buhranı’ndan daha şiddetli bir ekonomik krize girdi. Üretim durma noktasına geldi, işsizlik çok hızlı artıyor ve önümüzdeki 3 ila 5 yıllık periyotta bu eğilim devam edecek. Sosyal patlamalar, yağmalama, sokak olayları gibi asayişsizlik ortamına hazırlanmalıyız. Bununla birlikte Covid-19’un yayılımı kontrol altına alınsa dahi benzer salgınların kısa vadede hayatımızın yeni normali olması kimseyi şaşırtmamalı. Salgınların yaratacağı psikolojik etkiler ve bu korku ikliminin güç merkezleri tarafından yönlendirilmesi, artacak kitlesel göç hareketleri ve doğuracağı yıkıcı insani felaketler, kuraklık ve temiz suya erişimde yaşanacak sıkıntılar gibi hadiseler devletleri içe kapanmaya, otoriter ve güvenlikçi bir anlayışa itecek, bu politikalar vatandaşları tarafından da destek görecektir.


Salgından ötürü dijital araçların kullanımındaki motivasyon ve adaptasyon dikkate değer. İlk bakışta olumlu bir gelişme gibi gözükse de bu iklim, zaten tartışmalı pek çok noktası olan dijital dönüşümü, Dünya için dijital distopyaya dönüştürme potansiyeli taşıyor.


Türkiye’nin pandemiyle birlikte ortaya çıkan gelişmeleri ciddiye alarak stratejik akıl mekanizması oluşturması, yeni bir topyekün mücadele doktrini geliştirmesi ve vatandaşlarıyla şeffaf bir iletişim ağı kurması gerekiyor. Çünkü her şey daha yeni başlıyor...

1.057 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page