Umut Sağlam / Ankara
Çin Halk Cumhuriyeti’nin Wuhan şehrinde ortaya çıkıp, hızla yayılarak salgın haline gelen, ülkeleri çeşitli radikal önlemler almaya iten ve dünya çapında krize neden COVID-19, kısaca Corona virüsünün hayatımıza etkileri katlanarak büyümektedir.
Virüs nedeni ile şehirler, ülkeler ve / veya ülkeler üstü alınan, seyahat veya sokağa çıkma yasakları, uluslararası organizasyonların ertelenmesi, karantina tedbirleri, sosyal mesafe, işyerlerinin kapatılması şeklindeki önlemler, salgının ilerlemesinin yavaşlatılması veya sonlanması için zorunluluk halini almaktadır.
Güncel kayıtlara göre dünya genelinde 600 bin vakaya ve 27 binin üzerinde ölüme neden olan salgının sosyal, ekonomik ve hukuk alanındaki yansımalarını ileride daha net göreceğiz. Şu anda bile kişiye sıkı sıkıya bağlı temel hakların geçici olarak askıya alınabildiğini, sosyal hayat içindeki davranış şekillerinin hızlı bir şekilde değişebildiğini, bunun karşısında klasik anlamda ekonomik hayatın ve hukuk düzeninin bütün bu tedbirler içerisinde yavaş ve yetersiz kalabildiğini söyleyebiliriz.
Toplum düzeni içerisindeki virüs etkisi, virüs ekonomisini, virüs hukukunu ve virüs davranışlarını yaratmaktadır. Akademik anlamda doğru bir tanımlama olarak kabul edilmeyecek olsa bile kısıtlamalar (yasaklar), çalışma hayatı ve insan davranışlarının şekil değiştirmesi; öğrencilerden çalışanlara, küçük işletmelerden ülkelere kadar ekonomik anlamda belirsizliğin doğmasına neden olmuştur. Virüs Hukuku ise bu belirsizliğin ortasında kalmaktadır.
Bu bağlamda örnek verilecek olursa; kimsenin ülkemizde salgına rastlanmadan önce bilmediği, bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma suçu konuşulur olmuştur. Söz konusu suç kapsamında, bulaşıcı hastalıklardan birine yakalanmış veya bu hastalıklardan ölmüş kimsenin bulunduğu yerin karantina altına alınmasına dair yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymayan kişi hakkında ceza hükümleri uygulanmaktadır.
Aynı şekilde, çalışma hayatı içinde yapılan her sözleşmede yer alan ve kimsenin uygulamadığı, hatta okumadığı mücbir sebepler bu salgın sebebi ile bir anda önemli hale gelmiştir. Gerek iki tarafa yükümlülük yükleyen ticari sözleşmeler açısından, gerek işçi ile işveren arasındaki sözleşmeler açısından, sorumluluktan kaçış yolu olarak görülmeye başlanmıştır.
Yurtdışı uçuşlar durdurulmuş, yurtiçi uçuşlar tek bir firma aracılığı ile yapılmaya başlamıştır. Şehirlerarası otobüsle yolcu taşımacılığı ise alınacak özel izne bağlanmıştır. Şu aşamada ise sokağa çıkma yasağı üzerine tartışılmaktadır.
Diğer taraftan, Mart ayının ortasından itibaren yargı faaliyetlerine geçici olarak ara verilmiş, acil işler dışındaki işler/duruşmalar ertelenmiştir. 1932 yılında kabul edilen İcra ve İflas Kanundaki bazı düzenlemeler ise günümüzde yaşadıklarımız için, en azından ekonomik yükü hafifletmek anlamında bir çözüm olarak görülmektedir. Salgın hastalık, umumi bir musibet veya harb (Kanunda yazdığı dil ile) halinde, memleketin bir kısmında veya bazı iktisadi zümreler lehine muayyen bir müddet için, icra takiplerinin durdurulabileceği düzenlemesi işletilmiş ve söz konusu işler Nisan ayı sonuna kadar durdurulmuştur.
Bütün bu konular, ileride hukuk dünyasında daha çok konuşulacaktır. Sadece kişiler arasındaki çekişmeler değil, kişi ile ülkesi arasında veya iki ülke arasındaki çekişmeler de boy gösterecektir. Uyuşmazlıkların çözümünün ise basit ve tek boyutlu olmadığını şimdiden söyleyebiliriz. Alınan, belki de alınacak tedbirlerin orantılılığı, ekonomik gelecek ve kalıcı insan davranışı değişikliklerinin hukuka yansımaları, virüs hukukunun önemli konularını oluşturacaktır.
Comments